6 Şubat 2012 Pazartesi

Erikli - 5 Şubat 2012 Pazar (Trekist)


Haftanın en erken kalktığım günü Pazar. Yürüyüş için hazırlanmayı sabaha bıraktığımdan 6 – 6:30 gibi uyanmalıyım. Bu Pazar da unutmamam gerekenler mantramı (cüzdan-anahtar-telefon-fotoğraf makinası-matara) tekrarlayıp yedeklerimi hazırlayıp evden çıktım.

Feribotla Yalova’ya geçtik – istikamet Erikli. Evet evet, geçen sene İdil’in yürüyüş hayatının başlayıp bittiği yere kar yürüyüşü için geri dönüyoruz. Bakalım bu sefer yağış olacak mı. 






Feribottan indiğimizde yolda ve etrafta hiç kar görmüyoruz. Kar yürüyüşü için gelen arkadaşlar endişelenmeye başlıyor. Ama Erikli Yaylası’na çıkarken kar seviyesi gittikçe yükseliyor. Öyle ki aracımız yaylaya kadar çıkamıyor, dönüş yapabildiği son noktada iniyoruz ve yaylaya yürüyerek çıkıyoruz.













Çalılar ve otlar kar örtüsü altında ama yağış yok. Hava güneşli, ılık, bahar habercisi.









Erikli Yaylası'na çıkıyoruz. 


Hedefimiz ordan Delmece Yaylası'na geçmekti ama aracın bıraktığı yerden Erikli'ye çıkmak zamanımızı aldığından karanlığa kalmamak için yolun yarısında geri dönüyoruz.



Erikli Şelalesi’nin yanında öğle molamızı veriyoruz. Saat 14:30 olmuş bile! Manzaranın keyfini çıkarıp yanımızdakileri ikram ede paylaşa yemeğimizi yiyoruz. Domates her zamanki gibi geri çevrilemeyen ikramlardan. Çetin’in annesinin yaptığı ekmeğe de gözümüz kaymıyor değil.




Yürüyüşün asıl eğlenceli kısmı moladan sonra başlıyor. Teşvikiye yolu o kadar keyifli ki! Tertemiz karın üstünde kendimize yol açıyoruz, çamların, çınarların, kayınların arasında kar birikmiş patikalardan biraz zorlanarak ilerliyoruz, derelerin sığ kısımlarını bulup taştan taşa karşıya geçiyoruz..







Yolumuzun üstünde bu mevsimde rastladığımıza şaşırdığımız yeşil bir çiçek var. Eve gelince türüne bakmak için fotoğrafını çekiyorum. 




Elimde Erdoğan Tekin’in iki ciltlik “Türkiye’nin En Güzel Yaban Çiçekleri” ve Nazan Öztürk’ün “Türkiye’nin Yaban Çiçekleri” kitapları var. Bu yazıyı yazmadan önce yaklaşık 1300 sayfa çiçek resmine baktım, fakat bu çiçeğin türünü anlayamadım.. En çok Düğünçiçeğigillerden (Ranunculaceae) Türkçede “Doğu Çöplemesi / Doğu Noelgülü / Karacaot / Bohçaotu” adlarıyla bilinen Helleborus orientalis’e benzettim. Ama yaprakları daha ince uzun ve biz bu çiçeğe marttan mayısa çiçek açan H. orientalis’ten neredeyse bir ay daha önce rastladık.. Sonuç olarak çiçeğin türünü bilen varsa lütfen bana da söylesin J





Teşvikiye köyüne iki tarafı çınar meşceresi toprak yoldan ulaşıyoruz. Bu yolu yağmur altında sırılsıklam yürürken de sevmiştim, şimdi daha da çok sevdim. Çınarların arasından tepeler, gökyüzü, bulutlar ve yavaşça yükselen dolunay görünüyor.






Teşvikiye Köyü’ne vardığımızda sıcak bir çorba içimi ısıtıyor, yorgunluğumu alıyor. Bugün yaklaşık 5,5 saat yürümüşüz! Aferin bize J En çok da aramıza yeni katılan Tülin Şüheda Hanım’a!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder