Haftanın en erken kalktığım günü Pazar.
Yürüyüş için hazırlanmayı sabaha bıraktığımdan 6 – 6:30 gibi uyanmalıyım. Bu
Pazar da unutmamam gerekenler mantramı (cüzdan-anahtar-telefon-fotoğraf
makinası-matara) tekrarlayıp yedeklerimi hazırlayıp evden çıktım.
Feribotla Yalova’ya geçtik – istikamet Erikli.
Evet evet, geçen sene İdil’in yürüyüş hayatının başlayıp bittiği yere kar
yürüyüşü için geri dönüyoruz. Bakalım bu sefer yağış olacak mı.
Çalılar ve otlar kar örtüsü altında ama yağış
yok. Hava güneşli, ılık, bahar habercisi.
Erikli Yaylası'na çıkıyoruz.
Hedefimiz ordan Delmece Yaylası'na geçmekti ama aracın bıraktığı yerden Erikli'ye çıkmak zamanımızı aldığından karanlığa kalmamak için yolun yarısında geri dönüyoruz.
Erikli Şelalesi’nin yanında öğle molamızı
veriyoruz. Saat 14:30 olmuş bile! Manzaranın keyfini çıkarıp yanımızdakileri
ikram ede paylaşa yemeğimizi yiyoruz. Domates her zamanki gibi geri
çevrilemeyen ikramlardan. Çetin’in annesinin yaptığı ekmeğe de gözümüz kaymıyor
değil.
Yürüyüşün asıl eğlenceli kısmı moladan sonra
başlıyor. Teşvikiye yolu o kadar keyifli ki! Tertemiz karın üstünde kendimize
yol açıyoruz, çamların, çınarların, kayınların arasında kar birikmiş patikalardan
biraz zorlanarak ilerliyoruz, derelerin sığ kısımlarını bulup taştan taşa
karşıya geçiyoruz..
Yolumuzun üstünde bu mevsimde rastladığımıza
şaşırdığımız yeşil bir çiçek var. Eve gelince türüne bakmak için fotoğrafını
çekiyorum.
Elimde Erdoğan Tekin’in iki ciltlik “Türkiye’nin En Güzel Yaban
Çiçekleri” ve Nazan Öztürk’ün “Türkiye’nin Yaban Çiçekleri” kitapları var. Bu
yazıyı yazmadan önce yaklaşık 1300 sayfa çiçek resmine baktım, fakat bu çiçeğin
türünü anlayamadım.. En çok Düğünçiçeğigillerden (Ranunculaceae) Türkçede “Doğu
Çöplemesi / Doğu Noelgülü / Karacaot / Bohçaotu” adlarıyla bilinen Helleborus orientalis’e benzettim. Ama
yaprakları daha ince uzun ve biz bu çiçeğe marttan mayısa çiçek açan H. orientalis’ten neredeyse bir ay daha
önce rastladık.. Sonuç olarak çiçeğin türünü bilen varsa lütfen bana da
söylesin J
Teşvikiye köyüne iki tarafı çınar meşceresi
toprak yoldan ulaşıyoruz. Bu yolu yağmur altında sırılsıklam yürürken de
sevmiştim, şimdi daha da çok sevdim. Çınarların arasından tepeler, gökyüzü,
bulutlar ve yavaşça yükselen dolunay görünüyor.
Teşvikiye Köyü’ne vardığımızda sıcak bir çorba
içimi ısıtıyor, yorgunluğumu alıyor. Bugün yaklaşık 5,5 saat yürümüşüz! Aferin
bize J En çok da aramıza yeni katılan Tülin Şüheda Hanım’a!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder